MİLLETVEKİLLERİMİZ SAĞLIKLI OLSUN
Milletvekillerimizi seçmemize az kaldı. Genellikle milletvekili seçerken adayların partisine, siyasi görüşüne, etnik veya inançsal kökenine bakarız ama “sağlığına” bakmayız. Parası, kariyeri, cinsiyeti, karizması oyumuzu etkiler, ama eğer adayların sağlık durumuna dikkat etmezsek meclisimizi hasta insanlarla doldurmak gibi bir gaflete düşebiliriz. İyi ama doktor muyuz ki adayları muayene edip ona göre oy verelim! Doktora gönderip, sağlık raporu aldırıp, sonra mı oy vereceğiz? Herhangi bir işe veya devlet memurluğuna başvuranlardan sağlık raporu istenir de, neden milletvekili olmak isteyenlerden istenmez? İstense ne olacak ki… Diyelim ki doktor raporunda “sağlam” yazdı. Siz yine de inanmayın hemen. Çünkü doktorun “sağlam” zannettiği birçok aday bakınız nasıl “hasta” çıkabiliyor.
Adayımız veya aday adayımız din, dil, cins, ırk ayrımı yapan bir partiden adaysa sağlıklı olamaz. Irkı, etnik kökeni, dini, mezhebi çoğunlukta olanları azınlıkta olanlara karşı kışkırtan, azınlıkta olanları aşağılayan, onlara hakaret eden parti yönetici/ sözcü/ temsilci/ milletvekili adayları sağlıklı olamazlar.
Adayımızın veya aday adayımızın özgür bir karakteri ve kişiliği olmalıdır. Yağcı, el etek öpen, eğilen, popülist, güçlüden yana olan kişiler aslında tutsak oldukları için onlardan topluma bir fayda gelmez. Efendilerinin izin verdiği, çıkarlarının izin verdiği, tutsak beyinlerinin izin verdiği kadar milletvekilliği yaparlar ki bu da millete vekil değil, illet olur.
Adayımızın veya aday adayımızın öncelikle kendine hayrı olmalıdır. Meslek sahibi, bilgili, çalışkan, ahlaklı, vicdan sahibi olmalıdır. Milletvekilliğini iyi bir maaş ve iyi bir emeklilik kapısı olarak gören nice kendini sağlıklı ve akıllı zanneden “ZÜBÜK”ler görmüştür parlamentomuz.
Yalancılık bir hastalık halidir. Durup dururken bağıran, dinleyenleri aptal yerine koyarak “öteki” yaratıp ona saldırtan, kışkırtan, akıllara değil, duygulara hitap ederek ajite eden sahtekarların hali de bir hastalık halidir. Bağırmak, çağırmak, hakaret etmek, küfretmek sahtece oynanan bir roldür ve sağlıklı değildir; itibar da etmemeli, oy da vermemeliyiz.
Sizi hiç tanımadığı, görmediği halde, sizinle tek kelime konuşmadığı halde, cep telefonunuzu bir biçimde ele geçirip dindar olmadığınız halde dini günlerinizi, milliyetçi olmadığınız halde milli günlerinizi kutlayan, size mesajla vatan, millet nutukları çeken, sizi göklere çıkarıp övenler de kendilerini akıllı zanneden aptallardır. Onlara da oy vermemeliyiz. Doğuda başka batıda başka konuşan, dün dediğinin tersini bugün söyleyen, politika zaten ikiyüzlülüktür pişkinliğini sergileyen yalancılar da özünde hastadırlar. Onlara önce sağlığına kavuşmalarını, belki de sonraki seçimde aday olmalarını söylemeliyiz.
Eğer bir aday veya aday adayı zalimliğin, zulmün, işkencenin, insana ve insan onuruna kıyımın, insanlık tarihinin hangi zamanında, hangi coğrafyasında, hangi insanlara ve hangi canlılara uygulanmışsa uygulanmış olsun onu kınamıyorsa, onu seslendirmiyorsa, lafı eveleyip geveliyorsa o aday kendini uyanık zanneden bir zavallıdır; hasta, çelimsiz ve zayıftır. Milletvekili olması da gerekmez.
Sözün özü sevgili okurlar, kimin hangi partiden aday olduğu, ne söylediği, ne nutuk çektiğinden öte;
- Şimdiye kadar insanlık adına, ülkesi adına, ailesi adına ne yapmış,
- Yaşadığı coğrafya, ülke ve bölgede hali hazırda mazlum durumda olan her türlü azınlık baskısına, her türlü yoksulluğa, her türlü adaletsizliğe, hırsızlığa, yolsuzluğa, cehalete, bilgisizliğe ve de her türlü AYRIMCILIĞA karşı koymuyorsa o kişi KENDİSİ HASTADIR. Önce hepimiz, oy verenler de, oy isteyenler de birbirini, çevreyi, doğayı, ormanı, tüm canlıları sevmeyi, çalışmayı, üretmeyi, haklıya omuz verip haksıza da dur demeyi öğrenirsek ancak o zaman meclisimiz gerçek bir meclis, milletvekillerimiz gerçek milletvekilleri, bizler de oyunun değeri olan gerçek yurttaşlar ve seçmenler olabiliriz.
Dr.Yaşar Yılmaz
yasaryilmaz@dosav.org.tr